Günümüzde bilim erdemle bakılan noktadan kaymış birçok yönü tartışılır noktaya gelmiş bulunur. Buna sebep olan maddeleri ise sıralasak sanırım bitmez. Ben de bilime, daha doğrusu bilimin tarihine merak saldığım anlarda Bilimin Gizli Anarşisi kitabını almış ve okumamıştım fakat şuan kitabı bitirmiş durumdayım.

Kitabın yazarı olan Michael Brooks ülkemizde pek tanınmasa da aslında yaban ellerde bilim konularında en popüler yazarlardan bir tanesi olarak geçiyor. Sanırım bizde tanınmamasının sebebi de sadece dört kitabının yerel kitap pazarımızda olmasından dolayı kaynaklanıyor. Gerçi hoş, Vikipedia üzerinden biyografiye eriştiğimde de sadece altı kitabının ismine ulaşabildim.

Bilimin Gizli Anarşisi / Serbest Radikaller, ilk olarak 2011 yılında The Secret Of Anarchy of Science adıyla piyasaya sürülüyor ve ülkemizde Ocak 2016 tarihinde Türkçe olarak Aylak Kitap dizgilerinden ilk baskısı çıkarılıyor.

Gezegenimizin uzayda yapayalnız yuvarlak bir küre, yaşanmaz bir evrende bir ada olduğunu her daim hatırlayabilsek, bilime olan bakış açımız da değişir.

Bilimin Gizli Anarşisi

Bilimin Gizli Anarşisi Kitap Yorumu

Yazardan ve kitabın ufak künyesinden bahsettiğimize göre artık Bilimin Gizli Anarşisi kitap yorumu kısmına geçebiliriz.

Kitabın size vaat ettiği şey bilimin bilindik tarihini değil, aslında arka planda nasıl ilerlediğini anlatmak ve gerçekten bu amaca hizmet ediyor diyebilirim. Tanıtım yazısında ‘tüm bakış açınızı değiştiren, sarsıcı bir manzara!’ cümlesi yer alıyor. Sarsılmadım ama gerçekten bilime bakışım biraz değişti diyebilirim. Michael Brooks, bu kitabı bilimin gelecekteki öneminin anlaşılması için üzerindeki perdenin kalkması gerektiğini düşünerek yazıyor.

Ocak 2008’de, soğuk, berrak bir sabah, bir grup öğrenci endişe içince Roma’nın en eski üniversitesi olan La Sapienza’nın kampüsünde yürüyordu. Üniversitenin merkezindeki dev tunç Minerva heykeline geldiklerinde omuzlarının üzerinden endişeyle arkalarına baktılar ve sonra işe koyuldular. Minerva’nın eteklerinin altındaki kaideye bir afiş bantladılar ve sonra geri çekilip hayran hayran yarattıkları anarşiye baktılar. “Bilginin ne babalara, ne de rahiplere ihtiyacı vardır,” diye ilan ediyordu afiş. “Bilgi laiktir.”

Bilimin Gizli Anarşisi, dokuz bölümden oluşuyor. İlk bölümü ‘Nasıl Başlıyor’ başlığı altında bilimde anarşisinin uyuşturucular, dinler ve bilime bağımlı genç sempatizanlar tarafından başladığını anlatıyor. Son bölüm olan ‘Ateş Hattında’ başlığı altında ise artık bilimin ne denli yarış alanı olduğu anlatıyor. Zaten bunu kitabın arka kapağında anlatılan kısımda da görebiliriz.

Kurulu düzen bilimin imajını tamamen değiştirdi. Bilim Cola Cola, Apple gibi bir markaya dönüştürüldü.

Özetle Bilimin Gizli Anarşisi, bizlere bilimin her zaman dürüst olarak değil bazen de uyuşturucularla, hilelerle ve hile denebilecek seviyeyi bile aşan sahtekârlıklarla ilerlediğini anlatıyor. Galileo, bizi bazı konularda kandırmış olabilir ve Steve Jobs uyuşturucu kullanarak bilime aşık olmuş olabilir. Einstein ve Newton aslında tahmin ettiğimiz türden insanlar da olmayabilirler.

2 Comments

  1. Farklı bakış açısı sunan kitapları seviyorum, Bilimin Gizli Anarşisi kitabı da seveceğim türden bir kitap gibi geldi anlattığın kadarıyla. Okumak isterim ama ne zaman olur bilemiyorum. 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.