Eğer hatırı sayılır bir kitap okuma geçmişiniz varsa illaki o geçmişte de sizde iz bırakan bir kitap olmuştur diye düşünüyorum. Bugüne kadar keyifli okuduğum en güzel kitap açık ara farkla kesinlikle Otostopçunun Galaksi Rehberi oldu fakat sizleri hayatımda iz bırakan Martı Jonathan Livingston ile tanıştırmak isterim.

Martı Jonathan Livingston, bence okumanız gereken önemli eserlerden bir tanesi. Bugüne kadar hakkında neden birkaç satır karalamamışım ya da bir yazı yazmamışım hiç bilmiyorum. Kitabı ilk okuduğum zamanlarda ilk okulda bir sömestr tatili ödevi olarak okumuştum ama herkes gibi ben de önemsememiştim. İkinci okuduğumda ise lisedeydim ve o zaman biraz Jonathan Livingston’u anlamaya başlamıştım.

Hepimiz bir şekilde bazı hayallerimizden, yapmak istediklerimizden vazgeçiyoruz çünkü hayat pek bu fırsatları bize tanıyacak türde bir akıntıya bırakmıyor bizi ama teselli arıyorsanız Jonathan Livingston adlı martının hayatına göz atmanızı öneririm. Çünkü Martı Jonathan Livingston birey olmanın ne demek olduğunu anlamaya çalışıyor, hayallerini ve yapmak istediklerini hayatında planlıyor.

Birey olmak dışında ise yazarımız Richard Bach aslında öyle bir kuş topluluğunu anlatıyor ki hala günümüzde de süre gelen hurafelerin, çağ dışı topluluk kurallarının ve zihnimizi aslında nasıl kullanmamıza izin vermediğimizi bizlere bu kısa martı hikayesi ile anlatıyor.

Bu yazıda sizlere kitabın içeriğinden bahsetmeyeceğim, merak uyandırsın sizlerde. Kitabı e-kitap olarak ya da popüler platformlarda sesli kitap olarak bulabiliyorsunuz çünkü, ulaşması da zor değil. Alın o yüzden ve okumaya başlayın. En sevdiğim detay ise şudur; Richard Bach bir dönem pilot olduğu için sürekli kitap içerisinde de uçmaktan bahseder ve kitaba bunu işlerken hiç rahatsız olmazsınız.

Ulan ne övdüm be! Tekrar okuyasım geldi.

Bir sürüye ait değilim. Ben , toplumdan dışlanmış biriyim.

Kitabın yeni hikayeleri eklenmiş kısmını elime aldığımda (nişanlımın kitaplığından aldım valla), sayfa sayıları ve resimlerin çoğalmış olduğunu gördüm. Kitap sürekli bir martı resmi ile dolu o yüzden kitabın kalınlığı sizi korkutmasın. Çıtır, çerez dediğim tarzdan kitaplardan bir tanesidir ve yaklaşık bir saatte bitirebilirsiniz diye umuyorum.

Yola çıkanlarımızın çoğu çok yavaştı. Nereden geldiğimizi hemen unutup nereye gittiğimizi merak bile etmeden, günübirlik yaşayarak çoğu kez birbirinin aynısı olan şeyi yaptık; bir dünyadan gelip diğerine gittik.

Kitabı sadece bir martının uçuşu olarak düşünmeyin, herhangi bir insanın hayallerinin sesi olarak düşünün. Hayatta isteklerimiz bir martı ile sembolleştirilmiş. Hadi gerçeği konuşalım, hangimiz her gün aynı vapurun peşinden aynı simit parçası için koşar ki? Biz koşuyoruz, Jonathan Livingston ise bu durumu sorguluyor.

Artık yaşamak için bir nedenimiz olmalı; öğrenmek keşfetmek, özgür olmak gibi.

Üstünden çok zaman geçmiş bu kitabı okuyalı ama nişanlımın kitapları arasında görünce yine bu kitap hakkında yazacak çok şey varmış demek ki dedim bu yazının sonlarına doğru. Kitabı okuyun, başkalarına tavsiye edin. Hatta okuma çağındaki çocuklarınıza, akrabalarınıza da okutun. Varsa eğer bu kitapla ilgili söylemek istedikleriniz bu yazıya da yorum yapın, kitap hakkında konuşalım, tartışalım.

2 Comments

  1. emrecan

    güzel içerik olmuş okurken sıkılmadan keyifle okudum ellerinize saglık

  2. ÖZgürlük denildiğinde aklıma gelen ilk kitaptır martı. Ha bir de tavuk döner var ama konumuz o değil.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.