Birkaç gün önce ülke genelinde elektrik kesintisi yaşadık. Neden böyle bir sıkıntı yaşadığımızı bakanların her biri ayrı ayrı açıklamalarla medyaya anlattı. Fakat en can alıcı nokta ise cumhurbaşkanı R. Tayyip Erdoğan’dan geldi. Ülkeye daha fazla nükleer santral projesi gerekmekte olduğunu, enerjiyi karşılayamayacağımızı açıkladı. Yabancı ülkeler sırayla nükleer santrallerini kapatırken, Japonya’da kazanın etkileri devam ederken cumhurbaşkanı ne kadar korkunç bir açıklama yapmış değil mi?
Bakınız sizleri yakın bir tarihe götürüyorum. 24 Mart’ta yapılan Greenpeace eyleminden bahsedeceğim biraz. Eylemin amacı Mersine kurulması planlanan ve hukuki süreçleri çok sancılı geçen nükleer santralin zararlarını vurgulamaktı. Eylem Mersin’in en yüksek binalarından bir tanesinde iki adet pankart açılarak yapıldı, halk tarafından sevildi, şikayet edilmedi. Neden? Çünkü halk Mersin’e kurulacak olan nükleer santralden korkuyor. Felakete iki kez şahit olduk. Birincisi Çernobil’de, ikincisi Japonya’da…
Televizyonda nükleer santralin yapımını üstlenen firmaların reklamları dönmekte. Onun yerine yenilenebilir enerji kaynaklarının önemini vurgulayan kamu spotu veya reklam yer almamakta. Ayrıca ülkemiz yenilenebilir enerji (güneş, rüzgar enerjisi) açısından da çok iyi bir potansiyele sahip ve biz bunu kullanmıyoruz.
Nükleer enerjinin kurulum ve işletme maliyeti diğer enerji türlerine göre oldukça fazla ve ülkemizde maalesef bu konuda eğitimli insan yok. Dünya’da 2002 yılından 2014 yılına kadar tam 50 adet nükleer santral kapandı. Almanya 2020 yılına kadar tüm nükleer santrallerini kapatma kararı aldı. İtalya’da 2011 yılında yapılan referandumda halkın %96’sı nükleere hayır dedi. İsviçre’de ise 2033 yılına kadar tüm reaktörlerin kapatılması kararı alındı. Dünya bu şekilde nükleerden uzaklaşıyorken bizim inatla nükleeri seçmek istememiz ise gitgide komik ve korkunç bir hal alıyor.
Nükleer kazalardan bahsedecek olursak da Çernobil benim neslimin pek yakından takip edemediği bir kaza oldu fakat sizler için araştırdım. Çernobil faciasından sonra Beyaz Rusya topraklarının %99’u radyasyon kirlenmesi ile karşı karşıya kaldı. 2000 adet köy boşaltıldı ve 7.000.000 kişi kazadan etkilendi. Rusya’da tiroit kanserinde %2400 artış görüldü. Bir de yakın geçmişte yaşanan Japonya’da yaşanan Fukuşima faciasına göz atalım. Kazadan Japonya’nın 30.000kilometre karesi etkilendi. 500.000.000.000 ekonomik kayıp meydana geldi. Bölgede yaşayan çocukların %35’i tiroit kanserine yakalandı. Ve Japonya’dan hala okyanusa günlük 300 ton radyasyonlu su boşaltılıyor. Ayrıca nükleer atıkların doğada yok olma gibi bir özelliği yoktur. Atıkların tamamen zararsız bir hale gelmesi için 200.000 yıl kadar bir süre saklanması gerekmektedir.
Son olarak: Türkiye depreme, iş kazalarına ve talihsizliklere fazlasıyla açık bir ülke. Dünya’da böyle felaketler yaşanırken Türkiye’de hiç nükleer bir felaketin yaşanmayacağını kim bana garantisini verebilir ?
Böyle proje veya oluşumları insandan uzakta yapmalılar bence
hiçbir şeyin garantisi yok. nükleerin de . hayatımız pamuk ipliğine bağlı.sonumuz hayrolsun
hiçbir şeyin garantisi yoktur. bence çok yanlış bir karar. diğer ülkeler yıkmaya çalışıyorken biz dikiyoruz.
Çok güzel bir yazı hazırlamışsın kardeşim.
Duyarlılığın memnun etti fazlasıyla.
Böyle güzel yazılarını inşallah daha çok görebiliriz. (:
Yazın için teşekkürler.
Önemli bir konuya değinmişsiniz, tabi ki zararları bulunmaktadır ancak ülkemizde nükleer enerjiye ihtiyaç çoktur. Elektrik ihtiyacımızın dışarıdan karşılamak ekonomimize çok büyük zararlar veriyor. O yüzden bu konuda duyarlı olunmalıdır. Amma velakin nükleer enerjinin zararlarını göz önüne aldığımız zaman oluşacak bir zararda ülkemiz ciddi kayıplar verir. Bunu da hesaba katmak gerekir.
Zaten halkımızın menfaati ne zaman düşünüldü ki,şimdi de yaşamlar tehlikeye girecek gerçekleşirse.