Satranç, tanıştığımdan beri beceremediğim oyunlardan bir tanesi. Bu beceriksizliğin sebebi ise sanırım oyuna çok kafa patlatamamam olabilir. Gel gelelim bu yazının konusu oyun değil kitap. Blog Sözlük’te bir kitap okuma etkinliği var ve ikinci kitap olarak Stefan Zweig tarafından kaleme alının Satranç isimli eseri seçildi. Benim de kitaplığımda durup okumadığım kitaplardan bir tanesiydi ve etkinliğe katılmak için iyi bir sebep oldu.

İlk olarak şunu söylemeliyim ki daha önce Stefan Zweig okumadığım için kendimi hayıfladım. Kitap oldukça kısa ve akıcı. Toplamı 80 sayfadan oluşan bu eser hakkında bir de 80 sayfa değerlendirme ve üzerine düşünceler yazılabilir elbet. Ben kendi düşüncelerime yer vereceğim ama ilk önce kitabı tanıyalım.

Yeryüzünde beni sorguya çekmeyen, bana acı vermeyen bir insan kalmış mıydı hala gerçekten?

Hikayemiz gemi yolculuğunda sırasında başlayan oyunun öyküsünü içeriyor. Basit bir teklif ile başlayan oyun bir hırsa dönüşüyor ve eser ‘bakalım oyunun sonunda kim yenecek’ rutininden başka konulara ve düşüncelere kaymaya başlıyor. Bir tarafta hobi olarak satranç oynayanlar, bir tarafta liseden sonra oyun tahtası görmemiş Dr. B ve diğer tarafta dillere destan şampiyon Czentovic yer alıyor. Uzun hikayenin merkezinde ise Dr. B ve Czentovic arasında geçen iki maç yer alıyor.

Satranç Kitap Yorumu ve Üzerine Düşünceler

Bize hiçbir şey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapamaz.

Stefan Zweig, Satranç kitabını yazdıktan sonra 1942 yılında eşiyle birlikte intihar ediyor. Eser üzerinde düşünürken ise bu durumu öğrendikten sonra daha fazla düşünebilmeye başlıyorsunuz. Psikolojik bozukluklar, yalnızlık ve kendini bir hiç hissetme gibi duygular kitapta yer almış. Kitap bir satranç oyunu hikayesini anlatıyor gibi gözükse bile aslında güzel psikolojik analizlere yer veriyor.

Oturup bir saat gibi sürede bitirebileceğiniz bu kitap üzerinde yoğunlaşacağınız karakterin Dr. B olmasını isterim. Hayat hikayesinde delirmekten son anda kurtulup gizli deha olması yatıyor ve sadece bu da değil. Dr. B karakterinin içinde bulunduğu dönemdeki sosyalizm ve faşizm arasındaki liderlik yarışı güzel bir şekilde hikayede eleştiriliyor. Ek bir bilgi olsun; yabancı kaynaklarda bu kitabın Nazi akımını eleştirmek için yazıldığı söylenir.

Düşünün bilmediğiniz bir yerde mahkumsunuz, dünyadan soyutlanmışsınız ve elinizde sadece Nazi subayından çaldığınız satranç kitabı var. Tek yapabildiğiniz şey kendi kendinize yatağınızdaki kareler üzerinde hayali piyonlarla satranç oynamak.

Muhtemelen kitabı hemen elime alıp okuduğumu düşüneceksiniz. Kesinlikle hayır! Önce bir kitabım olmasının sevincini yaşamak istiyordum.

Sanırım Martı Jonathan Livingston kitabından sonra adından sıkça bahsedeceğim kitaplardan oldu Satranç. Bu eser okuduğum ilk Stefan Zweig eseriydi fakat son olmayacak. Kitabı okuyun, okutun. Sadece zamanınızdan bir yada iki saat çalacak ve normal hayatınızda dünyayı kurtarmıyorsanız bu size hiçbir kötülük sağlamaz.

8 Comments

  1. Bu kadar kısa bir öykünün böylesine sert darbe vurması inanılmazdı. Kesinlikle okuduğum en iyi eserler arasında.

  2. Ya aklımı yitireceğim, liste doldu taştı, ilgi alanımda okumam gereken kitap isimleriyle.Ama hangisini okuyacağımı şaşırdım Oktay…Ben bir de, okuduğum kitabın uzun süre etkisinde kalırım.Ama bunu okumamak affedilmez sanırım.
    Şu düşünce beni benden aldı, zira ‘Hiçlik’ beni içine çeken bir konu.
    Kopyalamak zorunda kaldım daha çok yazı okuyacağım zira.”Bize hiçbir şey yapmadılar, bizi tümüyle hiçliğin içine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi yeryüzünde hiçbir şey insan ruhuna hiçlik kadar baskı yapamaz.”
    Bir de Oktay, ben de Blog Sözlüğe üyeyim.Lakin teknoloji sıfır.Girişi beceremiyorum bir türlü, zira orada fikirlerimi yazmaya katılımlara can atıyorum ama giremiyorum.İzahı zor değilse yazarsan sevinirim.Güzeldi önerin ve kitap hakkındaki anlatımların.Sağlıcakla Oktay.Ece ablan:)

  3. Blog sözlük okuma grubu dahilinde okudum ben de, ilk fırsatta sözlükte de yorumumu yazacağım. Stefan Zweig ilk defa okuduğum bir yazar ve ilk kitapta hayran kaldım. İncecik bir kitaptan böylesine dolu akıcı bir hikaye çıkacağınız tahmin etmiyordum. Güzel bir yazar keşfettiğim için mutluyum.

  4. Vakti zamanında bir kere denk gelmişti, kapağını orasını burasını incelemiştim ama dikkatimi pek çekmeyi başaramamıştı. Aslında ince bir kitap olması nedeniyle de es geçtim kendisini denebilir. Olur da bir yerlerden denk gelirse bu yazının üzerine alıp okumamak elbette olmaz.

  5. Stefan Zweig severler arasına hoş geldin.
    Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu ,
    Bir Kadının Yaşamından 24 Saat ve Bir Yüreğin Ölümü,
    Amok Koşucusu.
    Bu kitaplarını da okuma listene eklemeni tavsiye ederim.

    • Oktay

      Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu okunacaklar listesinde ama onun öncesinde de okunacak kitaplar var. Yazarın Olağanüstü Bir Gece, Korku kitaplarını da merak etmiyorum değil. Tavsiyelerini de kaydettim 🙂

  6. Benimde elimde ki kitap bitiyor ve yeni bir kitap arayışındayım. Okunacaklar listesi baya kalabalık. Bu kitap hakkında ki yorumlarda baya baya kafamı karıştırdı. Öncelik sırasını hangi kitaba versem ne yapsam ne etsem bilemedim. Ama kitabın kısa olması da beni ayrıca cezbetti 🙂

    • Oktay

      Satranç’ı oku derim, okuyacağın en iyi kitap bu olmayacak ama en fazla 1-2 saatini alacak okumak zaten. En kötü aradan çıkarmış olursun diye düşünelim, zaten okuduktan sonra insan diğer Stefan Zweig kitaplarına bakmaya başlıyor 🙂

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.