Blog yazmaya başladığım zaman devamını getiremememin verdiği başarısızlığı çoğu zaman kuramadığım giriş cümlelerine borçluyum. Böylelikle yazmaya ne zaman niyet etsem bütün olay başlamadan bitmiş oluyor. Bu yüzden geçmiş yazılarımı tekrar tekrar okuduğumda (bunu yapmayı çok seviyorum) bu yazıların girişi hoşuma gidiyorsa kendime başarılı gözüyle bakıyorum, kişisel bir ego tatmini diyebilirsiniz.  Şimdi benim küçük tatlı egolarımı kenara bırakalım ve bir yazıdan daha vazgeçmeden çiçeği burnunda serimiz Klavye Terapisi serisinin ikincisine başlayalım fakat bu nasıl bir çiçeği burnunda bir seri ise birincisini 6 ay önce yazmışım.

İlk yazıyı merak edenler Klavye Terapisi #1 yazısına buradan gidebilirler. Klavye Terapisi serisi daha önce bahsettiğim gibi tamamen melankolik ruh hali ortamında yazılan Kendime Çaylar serisinin aksine daha aktüel bir Oktay sunmakta sizlere. Buyurun, hoş geldiniz…


Eski yazılarımı okurken 23 Oldum! yazını gördüm, bundan 4 sene önce yazmışım; doğum günü üzerine düşüncelerim yer almakta yazıda. Bu şubat ayının başı itibariyle artık 27 yaşındayım, şaka gibi. Birçok olaya, hayatımdaki düzene, güncel olaylara bakış açım, yaklaşımım ve fikirlerim değişse bile en azından kendi doğum günlerim üzerine bakış açım pek değişmemiş bunu fark ettim. Hep bu olay bende eş dost meclisi olarak kalırdı, arayan aradı kutladı sağ olsunlar fakat canını yediğim yasakları, karantinaları ve pislik hastalık yüzünden kısmen keyifsiz bir gün geçirdim diyebilirim.

Bu senenin başında kendime büyük söz verdim, 2021 benim ve blogum için tam bir yükselme yılı olacaktı, bunun için dört günlük yeni yıl tatilini bile ayarladım. Oturdum blog kategorilerini düzenledim, tasarımda iyileştirmeler ve arka planda performans hızlandırmaları yaptım. İlk yazımın konusu bile belliydi; “2020 Nasıl Bir Yıl Oldu?”. Biraz klasik olacaktı fakat yazı benim yazım, kime ne. Peki sonra ne oldu? Elimi kırdım! Bu yüzden yeni yılın ikinci gününden şubat ayının ilk haftasına kadar alçılı bir kolla gezdim. Ne yazı kaldı ne hevesler kaldı tabi geriye ama şimdi kendime hedefler koyarak ilerlemek istiyorum yoluma.

Kendim için yeni hedefler koymak istediğim yeni bir yılın ilk ayını verimsiz geçirince geri kalanından da beklentiniz olmuyormuş ben kendi adıma bunu anladım. Kolumdaki alçı resmen bana mutsuzluk verdi, oysaki kendime ayırabilecek çok vaktim vardı. Hadi gelin, ilgilenirseniz size yeni hedeflerimden bahsedeyim;

İhtimaller dahilinde yapamayacağım ama bloga her ay dört farklı kategoride en az dört içerik girme gibi bir hedefim var. Yaparsam bu benim bireysel başarım olacak. O yüzden blog altına Röportajlar gibi henüz içerik üretilmemiş yeni kategoriler açtım. Henüz nasıl olacağını planlıyorum ve şekillendiriyorum. Genellikle sosyal medyada takip ettiğim insanlarla, blog yazarları dostlarımla yapabildiğim röportajlar olacak fakat bu klasik soru şablonlarının üstüne oturtulmuş röportajlar değil. Biraz da sürpriz olsun hem size hem de kendime çünkü güzel olacak. Bunun yanında podcast yapmak istiyorum ama nasıl olur bilemiyorum. Ayrıca blog yazarlarıyla ayda bir kez olsun Instagram ya da Youtube üzerinden canlı yayın yapmayı planlıyorum. Her şey yolda ve planlanıyor.

Kendime daha fazla vakit ayırarak eskisi gibi kitap okuma düzenini yakalamak istiyorum. Kitaplığımdaki kitaplar çoğalmıyor, okunmamış olan kitaplar da okunmuyor. Buna tembellik mi dersiniz artık orasını bilemem ama hep kitaplığa baktığımda “aaa bunu okuyacaktım lan” diyerek devam ediyorum hayatıma. Okuduğum filan da yok bakın, zaten okusaydım muhtemelen koşa koşa gelir bloga yazardım. Hoş bir tane okudum fakat bu kitap hakkında bir şeyler yazarken çok dikkatli olmalıyım ve kelimelerimi seçmeliyim.

Kendi markamı kurmak istiyorum, aslında bunu nişanlımla biraz başlattık. Biraz zaman sonra neyden bahsettiğimi göreceksiniz. Bunu kendi blogumda yapabilir miyim? Elbette yapabilirim fakat marka kurmaktan kastım kendi hobilerimi finansal anlamda işletmek.

Kesinlikle yabancı dilimi geliştirmem gerektiğinin farkına vardım, ondan her ne kadar kaçıp tembellik yapsam da maalesef peşimi bırakmıyor ve her seferinde bir tık adım bana doğru yaklaşıyor. Bunun içinde kendime bir yöntem buldum, eğer tutup Wuhan’dan kart postal gelmeyecekse Postcrossing yapmak istiyorum. Mektup arkadaşlığı değil de kart postal arkadaşlığı yapma fikri Adam Karga yapıyor bunu, sağ olsun çok mantıklı bir fikir olarak geldi bana. Kart postalları kendim tasarlayıp basmak istiyorum, her şeyden önce bunu yapmam gerekli. Sistemi ben de iyice anladığım zaman sizlere ayrıca anlatmış olurum. Hem dilimi hem de yapmaya çalıştığım tasarım, çizim olayını geliştirmiş olurum diye düşünüyorum. Yanlış düşünüyorsam dürtün beni.

Bir ihtimal bu sene içerisinde video içerikler üretebilirim ama bu Youtube içerikleri üretmek olarak anlaşılmasın. Instagram içerisinde yer alan Reels olayı ve takip ettiğim kişilerin ürettikleri bir dakikalık video içerikler ve kısmen uzun IGTV içerikleri hoşuna gidiyor, bununla ilgili fikirlerim var. Notlarım arasında…

Yazının başından şu ana geldiğimde anladım ki kendime koyduğum hedefler aslında uzun zamandır yapmak istediğim fikirler yer almakta. Çok ama çok ilginç gerçekten, bunu yazdıktan sonra fark ediyorum.  

Saat geç saatler; kedim yanımda koltukta, köpeğim ayaklarımın dibinde masanın altında horul horul uyuyorlar. Benim de sabah kalkıp gitmem gereken bir iş var. Mükemmel karlı bir İstanbul sabahı beni bekliyor bundan sadece birkaç saat sonra. Artık elimde telefonla uyuyakalsam çok iyi olur. Bir sonraki yazıda görüşmek üzere dostlarım, beş aya yeni yazı yazmazsam ambülans, itfaiye ve bütün kolluk kuvvetlerine haber eyleyiverin.

5 Comments

  1. Kovid lanetinin insanlardan götürdüğü sosyal hayat yerine bireyselliğin önemini koyma şeklidir bu yasaklar. Okuduğum yazıların çoğunda insanların kendilerine, kendi keyiflerine veya hobilerinden para kazanma fikirlerine yöneldiğini görüyorum ve birçoğumuzun da istediği şeyler kısmen aynı. Sosyal hayatın bitişine üzüldüğüm kadar insanların kendi kıymetini anlamasına bi o kadar seviniyorum, senin adına da sevindim abi, hedeflerini gerçekleştirdiğine buradan bizzat şahit olmak isterim.

    Kolun için geçmiş olsun demekte geciktim sanırsam, yazı yazdığına göre iyileşmiştir muhtemelen.

    Kitabı anlatacağın yazıda kelimelerini seçerek yazdığın yer burası olacaksa paldır küldür anlattığın bir yazı daha yazsan da onu da bi şekilde okusak bence çok daha güzel olur.

    Ayrıca şu tatlı kedi-köpek sevdanızı (bireysel olarak söylemiyorum, genelleme yapıyorum) sosyal medyada çok göz önünde tutuyorsunuz, anamı babamı huzur evine yatırttıracaksınız bak vebali boynunuza :/

    Buralarda daha sık denk gelmek dileğiyle hacım, sevgiler 🌹

    • Oktay

      Tahsin, teşekkür ederim hacım yorumun için ve geçmiş olsun dileğin için öncelikle. Kovid çok büyük bir fırsat, kötü bir hastalık ama pozitif açıdan baktığın zaman uzun zamandır herkes kendine ayırabilecekleri vakitleri olduğunu anladı. Umuyorum ki hepimiz tek tek hedeflerimize ulaşacağız, ben buna artık çok eminim.
      Kitabı anlatacağım yazıda kelimelerimi seçmezsem sanıyorum ki Silivri’yi boylarız, soğuk sevmiyorum 🙂 Kedi ve köpek için de artık anneni babanı ikna et kardeşim, vebal kabul etmiyoruz 😀

  2. Yazmaya her niyetlendiğinde dönüp dönüp eski yazılarını okuyan bir ben değilmişim demek 🙂 hedefler birbirinden güzel, özellikle podcast fikri, senden güzel podcastler çıkacağına inanıyorum heyecanla bekliyoruz (baskı yok :D) bu arada geçmiş olsun 🙂

    • Oktay

      Poşet, yorumunu görünce çok mutlu oldum. Geçmiş olsun dileğin için teşekkür ederim. Benim podcastbiçin önümde uzun bir süre var ama okumak istediğimiz kitap bloglarına duyduğumuz özlem daha öncelikli 🙂 Haberin olsun, görmek istiyoruz tekrar seni buralarda.

  3. Naim Sevenli

    Ellerinize sağlık güzel bir yazıydı.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.